top of page

GENÇLER VE FLÖRT ŞİDDETİ

  • Ayça FIRAT SAYGIN
  • 22 Nis 2022
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 13 May 2022


ree

Ergenlik dönemine geçişle birlikte, akran ilişkileri yoğun önem kazanmakta ve romantik ilişkiler çok daha görünür hale gelmeye başlamaktadır. Partner ilişkilerinin gencin sosyal-duygusal ve kişilik gelişimine büyük katkısı olmakla birlikte, bu ilişkilerin güvenli bir zemin üzerinde inşa ediliyor olmaları da gencin ruhsal gelişimi açısından önem arz eder.


Günümüzde toplumsal bir sorun haline de gelen şiddet, romantik ilişkilerde de kendini göstermektedir. İlişki içi şiddet, genellikle yetişkin ilişkilerinin dünyasına ait gibi algılanabilse de yapılan araştırmalar 16-24 yaş partner ilişkilerinde de şiddetin çok yoğun olarak yaşandığını göstermektedir. Ancak, flört şiddeti içeren ve güvenli olmayan ilişkileri fark etmek veya farkında olunsa bile kabullenmek ya da durum ile ilgili adım atmak gençler için zorlayıcı olabilmektedir. Bu nedenle gençler, ebeveynler ve eğitimcilerin ‘flört şiddeti, şiddetin türleri, güvenli ilişki, onay, rıza’ gibi konu ve kavramlar hakkında farkındalık kazanmaları ve bu kavramları konuşabilir olmaları önem taşımaktadır.


Flört Şiddeti Nedir? Hangi Şekillerde Karşımıza Çıkar?


Flört şiddeti; duygusal ve/veya cinsel bir beraberlik sürecinde ya da beraberlik bittikten sonra partnerlerden birinin diğeri üzerinde (ya da partnerlerin birbirleri üzerinde) güç ve baskı uygulayarak kontrol kazanmaya çalıştığı, zarar verici davranış biçimlerinin bütünü olarak tanımlanabilir.


Şiddet denince akla öncelikle fiziksel şiddet geliyor olabilir, ancak şiddetin pek çok türü bulunmaktadır. Flört şiddeti de fiziksel, sözel, duygusal, cinsel, sanal ve ısrarlı takip biçimlerinde karşımıza çıkabilmektedir. Bir biçimde (örneğin sözel olarak) başlayan şiddetin daha sonra farklı bir şiddet türüne (örn. fiziksel) dönüşebileceği gibi, pek çok şiddet türü iç içe geçmiş olarak bir arada da görülebilmektedir. Bir şiddet türü diğerinden daha zorludur şeklinde bir genelleme yapılamaz; yaşanan şiddetin kişi üzerindeki etkisi yaşandığı kontekst içerisinde bireysel olarak değerlendirilmelidir. Şiddetin çeşitli görünümlerine dair bilinçlenmek şiddeti fark edebilmek adına önemli ve öncelikli bir adımdır.


Duygusal / Sözel Şiddet: Partnerini suçlu hissettirmeyi, aşağılamayı, korkutmayı, öz-güvenini zedelemeyi, değersiz hissettirmeyi, kendine bağımlı kılmayı, yalnızlaştırmayı ya da mahrum bırakmayı hedefleyen kontrol ve güç sağlama temelli söz ve eylemler duygusal/sözel şiddet olarak adlandırılabilir. Örneğin; “beni sevseydin böyle yapmazdın” gibi suçlu hissettirici, “o arkadaşlarınla buluşamazsın, o elbiseyi giyemezsin, gidersen bir daha benimle görüşemezsin” gibi yalnızlaştırıcı, mahrum bırakıcı ve kısıtlayıcı, “senin yüzünden kendime neler yapıyorum, ayrılırsan peşini bırakmam” gibi korkutucu ve tehdit edici yaklaşımlar şiddetin sözel ve duygusal görünümlerinden bir kaçıdır.


Fiziksel Şiddet: Partnerine bedenine zarar verici, kendi bedeni ya da bir nesne aracılığı ile uygulanan, fiziksel güç ve/veya zorlamaya dayalı davranışlar fiziksel şiddet olarak adlandırılır. Kasıtlı olarak itme, vurma, sarsma, tekme-tokat atma, üzerine obje fırlatma gibi davranışlar fiziksel şiddete örnek olduğu gibi, partneri alkol ve/veya madde kullanımına zorlamak da fiziksel şiddetin bir türüdür. Bir durum ya da davranışın fiziksel şiddet olarak kabul edilmesi için kişinin illa canının yanması veya bedeninin yaralanması gerekmez, uygulanan davranış esastır.


Sanal Şiddet: Teknolojik aletler ve sanal medya aracılığı ile uygulanan baskı ve kontrol davranışlarıdır. Partnerin sosyal medya paylaşımlarına aşağılayıcı, hakaret içeren ya da tehdit edici yorumlar yazmak, hesap bilgilerini izinsiz ya da zorla edinmek, telefonunu izinsiz karıştırmak, ısrarla aramak-mesaj atmak, konum paylaşmasını istemek, kişisel bilgi veya fotoğraflarını sosyal platformlarda yayımlamak, kişi istemediği halde cinsel içerikli mesajlar göndermek sanal şiddetin görünümleri arasındadır. Günümüzde sosyal medya kullanımının artışı, anonim/sahte hesaplar ve pandemi ile birlikte ilişkilerin dijital ortama daha yoğun taşınması ile birlikte sanal şiddet oranlarının da hızla arttığı görülmektedir.


Israrlı Takip (Stalking): Mevcut ya da ayrılmış olunan partnerin tehdit ve korku uyandıracak şekilde, fiziksel veya dijital yollarla takip edildiği ısrarlı ve sistematik şiddet türüdür. Bireyin gittiği yerleri/görüştüğü kişileri takibe almak, davranışlarıyla ilgili hesap sormak, ısrarlı mesaj/aramalarla rahatsız etmek, okulunun/evinin önünde beklemek ya da gittiği mekanlarda bilinçli olarak rahatsız edici şekilde karşısına çıkmak ısrarlı takibe örnek oluşturan yaklaşımlardır.


Cinsel Şiddet: Bireyi cinsel bir davranışı gerçekleştirmek için ya da cinsel içerikli paylaşım yapmak-maruz kalmak için zorlamak, ‘hayır’ı kabul etmemek veya ‘evet’ cevabı almak adına ikna yoluyla ve duygusal baskıyla bireyin rızasını inşa etmek (onay inşası), cinsellik üzerinden partnerini aşağılamak cinsel şiddet görünümleri arasındadır.


Sessiz kalmanın ‘evet’ anlamına gelmediği ya da nazlanmak olmadığını; onay vermenin hayır’ın yokluğundan değil, içten bir ‘evet’ten geçtiğini; ‘hayır’lara ve sınırlara saygı duyulması gerekliliğini ve ‘hayır’ diyebileceğini çocukluk itibari ile öğretmek ve uygulamak oldukça önemlidir. Bu bağlamda, henüz erken yıllarda başlanan mahremiyet eğitimi, gelişim düzeyine uygun olacak şekilde verilecek cinsel sağlık eğitimleri ve ebeveynlerin model oluşu fayda sağlamaktadır.


Gençler şiddet içeren bir ilişkiyi neden sürdürür?


Öncelikle, gençler (hatta ebeveynler) ilişkide yaşadıkları/yaşattıkları durumun şiddet olduğunun farkında olmayabilir, hatta aksine yukarıda şiddet görünümleri olarak tanımladığımız pek çok yaklaşım ve eylemin (örn. aşırı kıskanmak, kısıtlamak, bireyselliğe izin vermeyecek ölçüde sahiplenmek gibi) sevginin göstergesi olduğu yanılgısına kapılabilirler. Bu farkında olamayış ve yanılgıların arka planında; ilişkilere dair toplumsal normlar, toplumdaki “şiddet uygulayanlar hep eğitimsiz insanlardır”, “şiddete maruz kalanlar güçsüzdür”, “kişi şikayetçi olmuyorsa bu onun rahatsız olmadığını gösterir”, “romantik ilişkisinde şiddet uygulasaydı, arkadaş ilişkilerinde de uygulardı”, “seven insan katlanır” gibi kalıplaşmış, yanlış inanılar ve/veya sınır kavramının birey, aile ve toplum üzerinde oturtulamamış olması gibi faktörler yer alabilmektedir. Bu alanlarda gelişme ve bilinçlenme sağlamak, şiddetin normalleştirilmesi ya da yüceltilmesinin önünde atılacak önemli adımlardır.


Flört ilişkisi yaşıyor olmak gençler arasında sosyal kabul, yüksek özgüven ve kimlik anlamı taşıyarak, gençleri “kötü giden bir ilişki, hiç olmayan bir ilişkiden iyidir” yanılgısına düşürebilir. Benzer şekilde, ilişki yaşamayan gençler, akran grupları arasında sözel/duygusal zorbalığa maruz kalıyor ve bundan kaçınmak adına güvenli olmayan bir ilişkiyi sürdürüyor olabilirler. Maruz kaldıkları davranışları kimsenin şiddet olarak görmeyeceği ya da gerçekliğine inanmayacağı endişesi veya uğradıkları şiddetin sebebi olarak kendilerini görmeleri ve suçluluk hissetmeleri de gençlerin güvensiz ilişkileri sürdürme nedenleri arasında yer almaktadır. Gencin ilişkideki değişime dair umudu da sürece etki eden faktörler arasında sayılabilir.


Bu noktada altını çizmenin önemli olduğu bir diğer etken ise, gençlerin yaşadıkları durumu ebeveynlerine aktardıklarında suçlanacaklarını ya da ‘koruma’ adı altında özgürlüklerinin aşırı kısıtlanacağını düşünmeleridir. Bu noktada ebeveynlerin çocukları ile kurdukları güvenli ve sağlıklı ilişki kritik önem taşımaktadır.


Tüm bu bahsedilenler gibi gençleri ilişki içerisinde tutan daha pek çok mekanizma mevcuttur.

Nedenleri ve nasılları çeşitlilik göstermekle birlikte; ilişki içerisinde, partnerler arasında oluşan ve tekrar eden ilişki döngüleri mevcut durumu pekiştirmekte ve süregelmesine neden olmaktadır. Bu döngülerin fark edilmesi ve müdahale edilmesi kritiktir ancak sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Bu nedenle, durumun genç için çok basit olmayabileceğini kavramak, sabırlı olmak ve gerekli durumlarda destek almaya açık olmak ve durumu çözebilmek adına genci destek alabileceği konusunda yönlendirmek gençlere yardımcı olabilmek adına önemlidir.

Bu noktada ebeveynlere olduğu kadar okullara ve eğitimcilere de önemli bir rol düşmektedir.


Gencin şiddet uygulaması ya da şiddete maruz kalması durumunda ebeveynlerin yaklaşımı nasıl olmalıdır?


o En temel ihtiyaç ve destek öncelikle aile içerisindeki sağlıklı ve açık iletişimden geçer. Çocuğu ve genci bir birey olarak kabul etmek, daha bebeklik döneminden itibaren hem sözel hem de fiziksel olarak ilişki kurmak, ilişki içerisinde güvende hissetmesini sağlamak ve iletişim kanallarını açık tutmak önemlidir.

  • Aynı zamanda, aile içerisinde kurulan ilişkilerin ve iletişimin çocuğun yaşam boyu kuracağı ilişkiler adına model oluşturduğunu da unutmamak gerekir.

  • İletişim engellerinden kaçınmak; yargılayan, suçlayan, öğüt veren olmamak çocuğun ve genci ebeveynleri ile olan iletişimini güçlendirmek adına dikkat edilmesi gereken yaklaşımlardır.

  • Flört şiddetini önlemek ve iyileştirmek adına farkındalık ve bilgilendirmenin öneminden bahsetmiştik. Ebeveynler hem bahsedilen konu ve kavramlar üzerine kendi farkındalıklarını arttırmalı, hem de gençleri bilinçlendirmeliler. Şiddetin ne olduğu, türleri ve maruz kalınması durumunda yapabileceklerine dair bilgilendirmek kadar; çocukluk itibari ile sınırlar, mahremiyet, duygu regülasyonu, çatışma çözme becerileri gibi alanlarında desteklemek de önleyici ve iyileştirici olmak adına önem taşımaktadır.

  • Ebeveynin gencin ilişkisinin de ayrılığının da gencin kendine ait olduğunu unutmadan yaklaşması, kendi ilişkisiymiş gibi tepki vermemesi ve durumdan ayrışabilmesi gerekmektedir.

  • Ebeveyn gencin güvensiz bir ilişki yaşadığını düşünüyorsa, genel olarak bu konularda konuşmaya açık olduğunu belirtmekle birlikte, ısrarcı ya da gencin sınırına girici olmaması, ihtiyaç duyuyorsa gencin açılıma hazır oluşu için zaman tanıması önemlidir.

  • Şiddet deneyimini paylaştıktan sonra ise genci yargılamadan, suçlamadan dinlemek, anlamaya çalışmak, ilişkideki ve mevcut durumdaki ihtiyacını görmek ve destekleyici mesajlar vermek önemlidir.

  • Genç şiddeti uygulayan taraf ise hakkında farkındalık kazandırmak, davranışın temelinde yatan faktörleri (örn. duygu-dürtü kontrolünde zorluk, başka bir ilişkide şiddete maruz kalma, şiddet davranışını normalleştirme, vb.) keşfetmek, davranışın sonlanması ve tutumun değişmesi yönünde destek olmak gerekmektedir. Şiddetin kabul görmediği konusunda net olunması gerekmekle birlikte, şiddete şiddetle karşılık vererek olumlu yönde bir değişim sağlanamayacağını unutmamak gerekir. Şiddet uyguladığı için kızıp çocuğunu döven bir ebeveyn sadece durumu daha da kötüleştirmekte ve şiddeti pekiştirmektedir. Davranışın temelinde yatan etkenlerin anlaşılması ve destek olunması adına bir uzmana danışmak fayda sağlayacaktır.

  • Gencin ilişkisine dair paylaşımlarında sınırlarına saygılı olmak önemli ve gereklidir. Merak kaynaklı, detay isteyen özel sorular sormamak, genci utandıracak yaklaşımlarda bulunmamak kritik önem taşır.


Elbette ki, tüm bu süreçlerde önleyici ve iyileştirici olmak adına ebeveynlere olduğu kadar, eğitimcilere, uzmanlara ve topluma önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir.


Şiddet içeren bir ilişki içerisinde olunduğunda yakın hissedilen ve güvenilen bir kişi ile durumu paylaşmak ve bir profesyonel destek almak, sorunla başa çıkmak konusunda atılacak önemli adımlardandır.


Kaynaklar:


1. Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, Şiddet Bir Sınırı Aşmaktır: Gençlerin Toplumsal Cinsiyet ve Flört Şiddeti Algılarına Yönelik Araştırma Raporu, 2017 http://cinselsiddetlemucadele.org/wp-content/uploads/2017/07/arastirma-raporu.pdf

2. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Flört Şiddeti Broşürü

https://www.morcati.org.tr/tr/8-mor-cati-kadin-siginagi-vakfi/8-flort-siddeti

3. Love is Respect https://loveisrespect.org/





 
 
 

Yorumlar


Bu gönderiye yorum yapmak artık mümkün değil. Daha fazla bilgi için site sahibiyle iletişime geçin.

©2022, FlowQ FTC tarafından kurulmuştur.

bottom of page