top of page

Gençlerde Görülen Kendine Zarar Verme Davranışları ve Ruminasyon

  • Melda Çetin
  • 15 Ağu 2022
  • 6 dakikada okunur

Bilimsel araştırmaların işaret ettiği ve ergen çalışmaları kapsamında deneyimlediğimiz üzere, ”ruminasyon”; depresyon ve kaygı yoğun dönemler yaşayan ve genellikle bu duygu durumu takiben kendine zarar verme davranışları gösteren gençlerde oldukça sık karşılaşılan bir süreç. Kendini kesme, yakma gibi davranışlarda bulunan gençlerde, ilk olarak “geleceğe yönelik tekrarlayan düşünceler”in eşlik ettiği yoğun kaygılı bir süreçten geçildiğini, sonrasındaysa geçmişte yaşanan deneyimler hakkında ruminasyonun görüldüğü ve suçluluk/pişmanlık, üzüntü duygularının baskın olduğu depresif dönemin ortaya çıktığını görmekteyiz. Bu depresif süreç içerisinde bazı gençler kendilerini öldürme amacı taşımayan fakat acı çekmelerini sağlamaya yönelik kendini kesme, kalem ucuyla çizme, yakma gibi tehlikeli ve yıkıcı durumlar yaşayabilmekteler. Bu döngüyü daha iyi anlamlandırabilmek ve ergenlikte zarar verici davranışa yönelik tedavi sürecini ruminasyon üzerinden yapılandırabilmek adına tekrarlayan düşüncenin ne anlama geldiği, ne şekillerde kendini gösterebileceği ve bireyin ruhsal sağlığı üzerindeki çeşitli etkilerini bilmek sağaltım süreci uygulayıcısı adına önem teşkil etmektedir. Bu kapsamda bu yazıda tekrarlayan düşüncenin birey üzerindeki olumlu ve olumsuz etkileri, tekrarlayan düşüncenin içerik ve özelliği ve tekrarlayan düşünce ile kendine zarar verme davranışı arasındaki ilişki başlıkları incelenecektir.


“Tekrarlayan düşünce”, kişinin sıklıkla ve tekrarlayan şekilde kendisi ve deneyimleri hakkında düşünme süreci olarak tanımlanabilir. Endişe, zihin gezinmesi, pozitif veya depresif ruminasyon gibi birçok konsept, tekrarlayan düşüncenin içinde barınır.


Araştırmalar, ruminasyonun depresyonun devamlılığı ve kendine zarar verme üzerinde olumsuz bir katalizör olarak bilinse de, tekrarlayan düşüncenin içeriği, kişinin içinde bulunduğu durum ve ruh hali gibi etmenlere göre yapıcı etkilere; ve hatta, depresyon ve travmanın iyileşmesine yardımcı olabileceğine dair bilgi vermektedir.



Tekrarlayan Düşüncenin Etkileri

Tekrarlayan düşünceler hem yapıcı hem de yıkıcı sonuçlara sebep olabilir. Bir grup araştırma; yıkıcı deneyimler üzerinde dönen tekrarlayan düşüncelerin ileri dönemdeki depresyonla ilişkili olduğunu saptamıştır. Aynı zamanda, depresyon yaşamakta olan kişilerin diğerlerine nazaran daha yoğun tekrarlayan düşüncelere sahip olduğu bulunmuştur. Tüm bu bulgular göz önüne alındığında, depresyonun başlangıcı ve sürdürülmesinde tekrarlayan düşüncenin önemli bir destekleyici olduğu söylenebilir. Depresyona ek olarak, tekrarlayan düşünce durumluk ve sürekli kaygıyla da ilişkilidir. Örneğin, kronik endişe, yaygın anksiyete bozukluğunun temel ve tanılayıcı özelliklerindendir. Sosyal anksiyete yaşayan bireylerde de, deneyimlenen sosyal etkileşimlerde nasıl performans gösterdikleri üzerine daha çok düşündükleri görülmüştür. Tekrarlayan düşünce, yıkıcı psikolojik etkileri dışında fiziksel sağlığı da olumsuz yönde etkilemektedir.


Başta bahsettiğimiz doğrultuda, tekrarlayan düşünce ve kendine zarar verme davranışları arasındaki bağlantı bilimsel araştırmalarda da işlenmiştir. Ergenlik dönemindeki kişilerle yapılan bir çalışmada ruminasyonun kendine zarar verme davranışını artırıcı yönde etkisi olduğu ve bu davranış arkasında “acı da olsa bir şeyler hissetmek” motivasyonun yattığı görülmüştür (Hilt ve diğ., 2008).


Bahsedilen birçok olumsuz etkiye karşın, tekrarlayan düşüncenin yapıcı etkilerinin de olduğu sonucuna varan yeni çalışmalara rastlanmaktadır. Yaşadıkları travma ve sonuçları üzerine aktif olarak düşünen bireylerin, travmaları üzerinde durmayanlara göre anlam bulma ve gelişmeye daha meyilli oldukları bulunmuştur. Bir diğer deneysel çalışmada, stres yaratan durumlar hakkında tekrarlayan şekilde yazı yazan kişilerin, genel şeyler hakkında yazanlara nazan psikolojik ve fiziksel sağlıklarının daha çok olumlu yönde etkilendiği gözlemlenmiştir. Stres ve travma iyileşmesine olumlu etkilerinin yanında, tekrarlayan düşüncenin ileriye yönelik planlama ve uyumsal öz-denetlemeye de katkıları vardır. Örneğin, bireylerin tuttukları günlükler incelendiğinde, endişeli tekrarlayan düşüncelerin çoğunlukla başarılı olan problem çözme denemelerine yönelik olduğu görülür. Birçok çalışma tekrarlayan düşüncenin depresyon başlangıcı ve sürdürülmesi üzerindeki katkısını vurgulasa da, Yamada ve arkadaşları (2003) depresyon yaşayan bireylerde görülen ruminasyonun semptomların azaltılmasında rol oynadığını öne sürmüştür.


Araştırma sonuçlarının gösterdiği üzere, tekrarlayan düşünce hem yapıcı hem de yıkıcı etkiler yaratabilir. Bu noktada, tekrarlayan düşüncenin nasıl özellikler taşıdığı ve bu özelliklerin birey üzerinde bıraktığı etkileri nasıl değiştirdiğini anlamak, travmatik olayların atlatılması ve depresyon/kaygıya olan yatkınlığın azaltılmasını hedefleyen klinik uygulamalar için oldukça değerlidir.


Tekrarlayan Düşüncenin Özellikleri:

Tekrarlayan düşünceler yukarıda da sözü edildiği üzere kimi zaman ve/ya kimi kişlerde olumlu kimi zaman ve/ya kimi kişilerde ise olumsuz etkilere sahip olabilmektedir. Ve hatta bu etki aynı birey üzerinde farklı zaman dilimlerinde dahi değişebilmektedir. Bu sebepledir ki görüşmecinin tekrarlayan düşüncenin bireyde yarattığı etkiyi anlamaya yönelik çabası, sağaltım süreci adına kritik öneme sahiptir. Tekrarlayan düşüncenin kişi üzerinde iyileştirici/sağaltıcı bir etkisi mi yoksa deprese eden ve/ya kaygı düzeyini yükselten bir etkisi mi vardır takip edilmeli ve anlaşılmaya çalışılmalıdır. Ek olarak, hangi tür etkiye sahip olursa olsun tekrarlayan düşüncenin içeriğini (özelliği) de anlamladırmak sağaltım süreci adına önem teşkil etmektedir.


Duygusal Değerlik

“Duygusal değerlik”, yaşanan hissiyatın ne kadar olumlu veya olumsuz olduğunu gösterir. Tekrarlayan düşüncenin ne derece olumlu/olumsuz olduğu ve kişinin kendi anlık ruh hali (pozitif/negatif, optimist/pesimist), tekrarlayan düşüncenin doğurabileceği sonuçlar açısından önemlidir.


Kişilerarası ve Durumsal Bağlam

Tekrarlayan düşüncenin hangi bağlamda ortaya çıktığı da yarattığı sonucu önemli ölçüde etkiler. Kişinin ruh hali, öz inançları ve karakter özellikleri bağlamın bir parçasıdır. Aynı zamanda, tekrarlayan düşüncenin gerçekleştiği durum ve çevrenin pozitif veya negatif oluşu da düşüncenin içeriğinde etkilidir.


Kurgu

Kurgu, insanların kendi dünyalarını ve başka insanların aksiyonlarını algılama, anlama ve yorumlama biçimidir. Yüksek düzeyli kurgular, olayların ve aksiyonların özünü soyut, genel ve bağlamdan arındırılmış şekilde açıklarken; düşük düzeyli kurgular, olay ve eylemlerin bağlamsal, spesifik ve tesadüfi detayları üzerinde yoğunlaşır. Bir aksiyonun ve sonuçlarının “neden” gerçekleştiğini düşünmek yüksek düzeyli kurguya ilişkinken, olayın “nasıl” gerçekleşeceğini düşünmek nispeten düşük düzeyli kurguyla bağlantılıdır. Bir başka örnek; yaşanan bir olayı “tembelliğe” bağlamak daha genel olduğundan yüksek düzeyli kurguya; duruma özgü olarak yorgun oluşa bağlamak düşük düzeyli kurguya temsil olarak gösterilebilir.



“Tekrarlayan Düşünce”ye Teorik Bakış

Tepki Stilleri Teorisi (TST), depresif ruh haline verilen tepkinin durumlar arasında ve zamanla değişiklik göstermeyen kişiye özgü bir kişisel özellik olduğunu savunur. Bu teoriye göre, depresif moda verilen tekrarlayıcı kendine odaklılık, depresif mod ve negatif-karamsar düşünce arasındaki döngüyü güçlendirerek problem çözmeyi engeller. TST; tekrarlayan olumsuz düşüncenin yıkıcı etkilerini iyi şekilde açıklayabilirken, olumsuz bir düşüncenin nasıl bir bağlamda yapıcı etkilere sebep olabileceği hakkında bilgi vermemektedir. Bilişsel İşleme Teorileri ise, stres yaratıcı ve travmatik olayların bireylerin hali hazırda sahip oldukları bilgilerle örtüşmediğinde tekrarlayıcı düşüncelerle anlam kazandırılmaya çalışıldığını vurgular. Böylece kişi olayları tekrar tekrar yaşayarak bu çatışmayı sonlandırmaya çalışır. Bu süreçte; kişi, yaşanan travmatik olaydan kendisi için bir fayda çıkarabilirse, tekrarlayan düşünce yapıcı bir etkiye yol açabilir. Duygusal değerlik bu teori tarafından daha iyi açıklanabilse de, kurgunun yapıcı veya yıkıcı etkiyle olan ilişkisi yine açıklanamamaktadır.


Kontrol Teorisi bireylerin çeşitli amaçları olduğunu, davranış ve aksiyonlarının bu referans noktalarıyla ne ölçüde uyuştuğunu kontrol etme eğilimlerine sahip olduklarından bahsetmektedir. Tekrarlayan düşüncenin buradaki işlevi, hedef ve gerçeklik uyuşmadığında aktive olarak amaca yönelik davranışın artırılması veya amaçtan vazgeçilmesini sağlamaktır. Burada bahsedilen amaç somut (üniversite sınavını kazanmak vs.) veya içsel çıktılar (mutlu olmak vs.) olabilir. Kontrol Teorisi, tekrarlayan düşüncenin yapıcı veya yıkıcı sonuçlara nasıl yol açabildiğini oldukça iyi şekilde açıklayabilmektedir. Eğer düşünceler, belirlenen hedef ve gerçeklik arasındaki farkı kapatabilmeye yardımcı olursa yapıcı sonuçlar yaratabilir. Fakat, bu farkın kapanmasını destekleyemiyorsa, kişi üzerinde yıkıcı etkilere sebebiyet verebilir. Bir diğer deyişle, kişi hedefi üzerine gelişim kaydedemiyor ve hedefinden de vazgeçmiyorsa, tekrarlayıcı düşünce psikolojik ve fiziksel sağlık üzerinde olumsuz etkiler bırakabilir.


Kontrol Teorisi, tekrarlayan düşüncenin duygusal değerlik, bağlam ve kurgu gibi birçok özelliğini dikkate alacak şekilde açıklamalarda bulunabilir. Örneğin, kişinin hedefini başaramayacağına dair öz inancı ve düşük özsaygısı amacına doğru hareket etmesini engelleyerek istenen ve gerçeklik arasındaki farkı artırır ve kişiyi depresif ve kaygılı hissettirir. Aynı zamanda, tekrarlayan düşüncenin nasıl kurgulandığının (yüksek veya düşük düzeyli) yapıcı veya yıkıcı etkilere nasıl sebebiyet verebileceği de bu teori tarafından açıklanabilmektedir. Yüksek düzeyli, yani daha genel ve soyut amaçlar belirlemek kimi durumlarda daha işlevsel ve yapıcı olabilecekken, bazı durumlarda ise elle tutulur ve daha küçük amaçlarla ilerlemek fayda sağlayabilir. Koşulların belirsiz ve çok yeni olduğu, amaca giden tüm adımların öngörülemediği bir durumda “mutlu olmak” gibi soyut ve genel bir hedef yerine daha somut ve basit adımlar belirlemek daha işlevseldir. Yüksek düzeyli amaçlar kurgulamak da daha bilinir, sorunsuz ve pozitif bir koşul içinde kişiye yapıcı etkiler sağlayabilir.


Tekrarlayan düşünce ve depresyon ilişkisi bu kapsamda ele alındığında, tekrarlayan negatif düşünceler geldiğinde daha somut bir kurgu düzeyini benimsemenin (anlık moda odaklanmak, üzücü olay üzerine düşünmek, gelecek endişe verici sınavı planlamak) soyut kurguya göre (başarısızlığı ve depresif ruh halini genellemek) daha yapıcı sonuçlar verdiği bulunmuştur. Depresyon ve anksiyete tedavisine yönelik terapi sürecinde tekrarlayan düşüncenin azaltılması önemli bir hedef olarak çalışılmaktadır. Bu düşüncelerin içeriğinin ve bağlamın pozitif veya negatif oluşuna ve kurgu düzeyine göre, yapıcı sonuçlar da doğurabileceği gösterilmiştir. Tekrarlayan düşüncelerin içeriğinin ve ortaya çıktığı bağlamın nasıl bir duygusal değerlikte olduğu ve kurgu düzeyinin incelenerek, etkilerin yapıcı hale getirilmesi terapi hedefi haline getirilebilir.


Tekrarlayan Düşünce ve Kendine Zarar Verme Davranışı

Kendine zarar verme davranışlarının altında yatan işlevlerinden biri içinde bulunan negatif duygu durumunu düzenlemek veya bundan kurtulmaya çalışmak olarak açıklanır. Bireyin genel ve karakteristik duygu durumunun negatif seyretmesi kendine zarar verme davranışı ile bağlantılı olabilse de, bilimsel araştırmalar ve klinik gözlemler mizaci olarak negatif duygulanıma yatkınlığı yüksek her gencin bu tip davranışlarda bulunmadığını gösterir. Stres ve negatif duygularla etkili ve adaptif bir biçimde başa çıkma becerisinin önüne geçen, engelleyici potansiyel faktörlerden birinin kişinin deneyimlediği içsel ve duygusal duruma odaklanan “tekrarlayan düşünceler” olabileceği öne sürülmüştür.


Mizaci negatif duygulanımın hangi durumlarla biraraya geldiğinde kendine zarar verme riskini ortaya çıkardığını inceleyen bir çalışmada (Nicolai ve diğ., 2015) genç yetişkinlerin negatif duygulanım düzeyleri, geçmiş dönem kendine zarar verme girişimlerinin sıklığı / eşlik eden bağlamsal özellikleri ve ne sıklıkla ruminasyonda bulunduklarına dair bilgiler analiz edilmiştir. Varsayılan bağlantıyı doğrular biçimde, negatif duygulanıma olan yatkınlığa sahip gençler arasında tekrar eden düşünce sıklığı yükseldikçe kendine zarar verme girişimlerinin arttığı kanıtlanmıştır. Kendine zarar veren gençlerle çalışırken ruminasyonun da bir müdahale alanı olması oldukça kritiktir.


Kaynakça:

  • Hilt, L. M., Cha, C. B., & Nolen-Hoeksema, S. (2008). Nonsuicidal self-injury in young adolescent girls: Moderators of the distress-function relationship. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 76(1), 63–71. doi:10.1037/0022-006x.76.1.63

  • Nicolai, K. A., Wielgus, M. D., & Mezulis, A. (2015). Identifying Risk for Self-Harm: Rumination and Negative Affectivity in the Prospective Prediction of Nonsuicidal Self-Injury. Suicide and Life-Threatening Behavior, 46(2), 223–233. doi:10.1111/sltb.12186

  • Watkins, E. R. (2008). Constructive and unconstructive repetitive thought. Psychological bulletin, 134(2), 163.

  • Yamada, K., Nagayama, H., Tsutiyama, K., Kitamura, T., & Furukawa, T. (2003). Coping behavior in depressed patients: A longitudinal study. Psychiatry Research, 121, 169–177.







 
 
 

Yorumlar


©2022, FlowQ FTC tarafından kurulmuştur.

bottom of page