top of page

Çocuklukta Gece Korkuları

  • Yazarın fotoğrafı: Yegan Özcan
    Yegan Özcan
  • 27 Tem 2022
  • 4 dakikada okunur

Son yıllarda, 9-12 yaş aralığı çocuklarda yoğunlaşmakta olan, gece korkuları ve kendi odasında yalnız yatamamadan muzdarip çokça aile ile çalışmaktayım. Bu karşılaşmadan hareketle, duruma ilişkin soru işaretleri olan anne ve babalara destek olabilmek amacı ile bu yazıyı kaleme aldım. Temel amacım, bu durumu yaşayan ailelerin, bu durumun sıklıkla yaşandığını görmeleri, ortak belirtileri paylaşan bir sürü genç ve aile olduğunu bilmeleri ve çözüm yolunun da mümkün olduğuna dair inanca sahip olabilmeleridir. Çünkü bu durum çoğunlukla sadece gencin/çocuğun muzdarip olduğu bir durummuş gibi gözükse de, etkileri önce ebeveyn-çocuk, sonra çiftler arasında ve en sonunda da aile sisteminde kısır döngülere ve çatışmalara neden olmakta.

ree

Anne babaların tedirgin oldukları ve çocuklarda gözlemledikleri değişimler genellikle şu başlıklar altında toplanmakta:

  • Bugüne kadar odasında yalnız uykuya dalabilen ve uyku bölünmeleri olmayan çocukların, birden gece vakti yatağa yalnız gitmek istememeye başlaması,

  • Uykuya dalma sürelerinin gitgide uzayan bir hal alması,

  • Uykuya dalana kadar anne ve/veya babasının odada yanında olmasını istemeye başlaması,

  • Uykuya anne babanın yatağında dalmak istemesi ve izin verilmediğinde yoğun ağlama ve inatlaşma sürecinin yaşanması,

  • Uykuda yaşanan sorunlar sebebi ile sabah okula gitmede zorluk yaşanması,

  • Karanlıktan korkma,

  • Gece sıkça uyku bölünmeleri ve anne babanın yanına gitme ya da anne veya babayı tekrar yanına çağırma ve uykuya dalana kadar yanında kalmalarının istenmesi

  • Anne baba evde yokken yatak odasına gitmek istememe, uyumak için anne babayı beklemek isteme, vb.

Çocukların yaşadığı sıkıntının yanı sıra anne babalar da bu süreçten etkilenmekte ve ne yazık ki aile içi ilişkilere karşı tolerans kaybı yaşamaktadırlar.



Bu sürecin anne ve babalara yansımaları da şu şekilde sıralanabilir:

  • Uykunun alınamaması sebebi ile yaşanan fiziksel yorgunluk hali,

  • Eşlerin baş başa kalamamaları sebebi ile birbirlerine ve hatta çocuklara karşı sinirlilik, ani ve sert tepki vermeye başlama,

  • Ev dışı sosyal yaşantılarının kısıtlanmaya başlaması,

  • Cinsel yaşantının, eşlerden birinin sürekli çocuğun yanında olması, tüm aile aynı yatakta yatmak ve de fiziksel yorgunluk sebebi ile sekteye uğraması.

  • Süreç uzadıkça, durumun çözülememesi ile ilgili eşlerin birbirini suçlamaya başlaması,

  • Bu konunun ya sürekli tartışmalara ya da eşler arası en mühim konu haline gelmeye başlaması ve hayata dair diğer paylaşım alanlarının daralması.

Yalnız kalmak istememenin sebebi ne?’ diye sorulduğunda çocuklar sıklıkla şu yanıtları vermekteler:

  • ‘Bilmiyorum!’

  • ‘Aklıma kötü düşünceler geliyor.’(Anne veya babamın başına kötü birşey gelmesi vb).

  • ‘Cinlerle ilgili bir film izledim ve artık gece gelmelerinden korkuyorum!’

  • ‘Arkadaşım cinlerle ilgili bir hikaye anlattı ve artık korkuyorum!’

  • ‘Rüyamda Slender Man’i görmekten korkuyorum!’

  • ‘Rüyamda Bloody Mary’yi görmekten korkuyorum!’ vb.



Peki nereden çıkıyor bu korkular ya da aslında çocuklar ne hissediyorlar?

Sözünü ettiğimiz yaş aralığında yukarıda belirtilen korku sebepleri ve yaşanan huzursuzluğun giderilmesi ihtiyacı ile yalnız kalamama, yalnız yatamama sebepleri arkasında farklı nedenler olabileceği düşüncesindeyim.

Öncelikle, yaşanan farklı durum veya hissedilen rahatsızlıklar ile ilgili bu yaş çocuklarının verdikleri cevabın ‘bilmiyorum’ oluşunun, yaş özelliği olduğunu belirtmek isterim. Ön ergen ve ergenler yaşantıların, hissiyatların olumlu ya da olumsuz olmaları fark etmeksizin sebep ya da içeriğe dair bir yetişkin soru yönelttiğinde, genellikle ‘bilmiyorum’ yanıtını verirler. Bunun nedeni, karşılarındaki yetişkini cevap alamamak sebebi ile çıldırtmak ya da paylaşımda bulunmak istememeleri değildir aslında. Bu yaş aralığındaki çocuklar bir şeyler yaşamakta, yapmakta, hissetmekte ve fakat tam anlamı ile, dillendirebilecek kadar düşüncelerine hakim/vakıf olamamaktadırlar. Ki, bu ve benzeri durumları hayatın içinde birçoğumuz yetişkin halimizle bile yapmaktayız, öyle değil mi? Farklılık burada sıklıktan ibaret diyebiliriz. Elbette bir de yardımcı olmak isteyen yetişkinin elinin kolunun bağlanması da zorlayıcı bir parametre. Korkular veya bir başka konu fark etmeksizin çocuğunuzdan gelen ‘bilmiyorum’ yanıtı, gelişimsel sürecin bir parçasıdır. Sohbetlerinizin akışkanlık kazanması için tek ihtiyaç zamandır. Biz çocuk ve genç ile çalışan uzmanlar olarak ise bu yanıtlar üzerinden ve belki çevresinden onların anlamlandıramadıkları fakat rahatsızlık hissetmelerine sebep olan durumları keşfetmeye ve ailelerinin büyük yardımları ile yardımcı olabilmeye çalışmaktayız.



Yalnız yatamamalarına ya da korkmalarına sebep olan ‘cin’, ‘öcü’, ‘slender man’, bloody mary’ vb. özneler ne şimdi diyebilirsiniz… Çocukların bu özneleri sebep ya da daha doğrusu hedef olarak göstermelerinin iki durum ile ilişkili olabileceğini düşünmekteyim:



  • Öncelikli olarak korkulan ya da korkulduğu söylenen cin, öcü, slender man, bloody mary, vb. konuların yaş grubu arasında bir şekilde popülerlik kazanmış olduğundan, korkma hissi, kaygılanılan durum, rahatsızlık hissi ve bunun gibi süreçler yaşandığında ve ebeveyn ‘Niçin yalnız yatmak istemiyorsun?’ ya da ‘Neden korkuyorsun?’ sorularını yönelttiğinde, çocuklar kendileri bile neden korktuklarını ya da ne olacağından korktuklarını/endişelendiklerini bilmediklerinden, gündemde olan korku hikayelerine (yetişkinlerde de olduğu gibi) sarılırlar. Ancak tekrar altını çizmek isterim ki, bu çocuklar tarafından tasarlanmış bir aldatmaca ya da şımarıkça bir tavır değildir. Çocuk gerçekten korkuyor ya da endişeleniyordur ancak bu duygunun adresini bulamıyordur. Bu sebeple en yakında dolaşmakta olan, en popüler ve elbette en ürkütücü tema hedef seçilmektedir. Sonuçta hepimiz, neden korktuğumuzu bilmek ihtiyacındayız.



Çocuklar tarafından anlaşılamayan bu tedirginlik hissi ve yalnız yatamama davranışı altında ne yatıyor olabilir peki?

  • Bu konu çerçevesinde çocuklar ile çalışırken rastladığım ve aslında yardımcı olabilmek adına referans aldığım nokta, ergenliğin artık çok daha erken yaşlarda başlıyor oluşu ancak bu çerçevede çocukların yaşadığı biyolojik değişime sosyal ve duygusal olarak hazır olmayışları. Yani beklenenden erken zamanda farkına varılan ve üzerine düşünülmeye başlanan konular, çocuklarda anlamlandırılamayan endişe hallerine sebep olmakta.

  • Olası tetikleyicilerin (ergenlik döneminde herhangi bir dış tetikleyici durum ve/ya bizatihi ergenliğin kendisi söz konusu olabilir) kaygı ekseninde yapılanması, muhtemel bireysel özellikleri daha görünür hale getirmiş olabilir. Bu olasılık var mı diye düşünmek adına ebeveynlere önerim; kendi endişe, düzenlilik, temizlik vb. hassasiyet noktalarının (ya da yakın akrabaların) olup olmadığına dair düşünmektir.



Elbette yaşanan gerçek bir olumsuz tecrübe haricindeki olasılıklara ilişkin bir görüş niteliğindeydi bu yazı. Çünkü ergen için gerçek bir akran reddi, performansa ilişkin yoğun baskı ve/ya hissiyat, okul değiştirme, terk edilme, kayıp vb. süreçler benzer belirtilerin yaşanmasına sebep olan fakat genel olarak duygunun adresinin de ergen tarafından tanımlanabildiği durumlardır.

Bir ayı aşkın yoğun endişe halleri, korku tepkileri ve rahatsızlık hissi yaşanmakta ise bir uzmandan destek almanız, bu sürecin daha kısa sürede sonlanmasına ve ergenin gerekli desteği alabilmesine olanak sağlayacaktır.



 
 
 

Yorumlar


©2022, FlowQ FTC tarafından kurulmuştur.

bottom of page